John Holland “Bursa’da devam edersem harika olur”
John Holland, Eurohoops'a özel açıklamalarda bulundu.
John Holland, Şubat 2022’de UNICS Kazan ile anlaştığında elbette takımdaki ikinci döneminde hiç maça çıkmadan Rusya’dan ayrılmak zorunda kalacağını beklemiyordu.
Bununla birlikte bölgede hâlâ devam eden savaş durumu nedeniyle takımdan ayrıldı ve daha sonrasında 7DAYS EuroCup’taki temsilcilerimizden Frutti Extra Bursaspor ile anlaşmaya vardı. Bursaspor, EuroCup’ta final oynaması beklenen bir takım değildi fakat Dusan Alimpijevic’in öğrencileri kupa için savaşacak karaktere ve arzuya sahip olduklarını gösterdiler.
Her ne kadar finalde Virtus Bologna’ya kaybetmiş olsalar da Bursaspor, Partizan ve Olimpija Ljubljana gibi takımları da mağlup ederek Avrupa basketbolunda sezonun peri masalını ortaya çıkarmış oldu.
Takıma sezonun ortasından sonra katılan Holland da bu bir zamanlar imkansız görülen başarının elde edilmesinde büyük rol oynadı ve sezonun bitimiyle birlikte hem kariyerine genel bir bakış atmak hem de Bursa’da yaşadıklarını aktarmak için Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.
Holland’ın NBA ve Turkish Airlines EuroLeague gibi üst düzey organizasyonlarda deneyime sahip bir oyuncu olduğu düşünüldüğünde ABD’de kolej kariyeri boyunca üst düzey bir kolejde yer aldığı düşünülebilir fakat maalesef durum bu değildi. Holland, Division I takımlarından hiç teklif alamadı ve St. Benedict’s Prep kariyeri sonrasında Boston University’ye katıldı. Kolej kariyerini geçirdiği Boston’da kolej tarihinin en skorer ikinci oyuncusu oldu.
Kendisine kolej kariyerini ve Division I’dan teklif almama sürecini sorduğumuzda şunları söylüyor:
“Uzun bir hikaye. Uzun hikaye. Kolejde oynama hayalim vardı. Yeterince iyi olduğumu düşünüyordum ama teklif gelmedi. Zaten daha sonralarına kadar yazları basketbol oynamamıştım. Üçüncü sınıfa kadar falan beyzbol oynuyordum. İlk yaptığım spor beyzboldu. Hâliyle beni izleyen bir koç da olmamıştı.”
2011 NBA Draftı’nda herhangi bir takım tarafından tercih edilmeyen Holland, Fransa ekiplerinden Roanne ile anlaşarak ülkesinden ayrıldı. Ülkesinden ilk kez ayrılan bir Amerikalı oyuncu olarak hemşehrisi Andre Barrett ile aynı takımda oynama fırsatı yakaladı fakat kendi anlattığına göre bu geçiş yine de kolay olmamış:
“Ne beklemem gerektiğini bilmiyordum. Yurt dışındaki ilk yılımdı. Neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmiyordum ama Andre Barrett yanımda olduğu için şanslıydım. O da The Bronx’lu. Ben de oralıyım. Oyun kurucu o’ydu. İlk yılımı geçirmemde yardımcı oldu. Beni All-Star yaptı. Bana çok yardımcı oldu. İşimi kolaylaştırdı. Hep teşekkür ediyorum ona. Her gördüğümde ona minnettar olduğumu söylüyorum çünkü o olmasa ilk yılı nasıl atlatırdım bilmiyorum. Ama güzel geçti. Fransa’da başladım. Lokavt vardı. İyi de oynadım. Güzel bir başlangıç oldu. Açıkçası ilk deneyimim, Arjantin’de oynadığım milli takım eleme maçlarıydı. Hemen öncesinde onu yapmıştı. Uluslararası basketbolda ilk deneyimim buydu.”
Fransa’da geçirdiği sezonun ardından Sevilla ile anlaşan Holland, burada Tomas Satoransky ve Kristaps Porzingis ile takım arkadaşlığı yaptı. Holland, o dönemle ilgili şunları söylüyor:
“Evet, o dönemde de yetenekli oyuncular olduklarını görebiliyordunuz. Tabii Kristaps, 2.20’lik bir oyuncu ve hem topu yere vurabiliyor, hem şut atabiliyor. Büyük bir yetenekti. Tomas da görebileceğiniz en atletik oyun kuruculardan biri. Her türlü yeteneğe sahipti. O yıl basketbola dair çok şey öğrendim. Genç bir takımımız vardı. Gerçekten gençtik. ACB’de oynuyorduk, en iyi liglerden biri. Aito Reneses Garcia gibi bize çok şey öğreten harika bir koçumuz da vardı. O yıl basketbol ve farklı durumlar konusunda çok şey öğrendim.”
Daha sonrasında Fransa’da bir sezon daha geçiren tecrübeli oyuncu, kariyerinde ilk kez Türkiye’ye gelerek Beşiktaş ile sözleşme imzaladı. Takımdan beklentiler yüksekti ve takım da sezon başında bu beklentileri karşılama yolunda ilerliyordu fakat daha sonrasında işler istendiği gibi gitmedi ve Holland, bugün bile o takımda sorunun nerede yaşandığı konusunda tereddütlere sahip:
“Harika bir kadromuz vardı. O yıl, çok daha iyi bir sonuç elde edebilirdik. Sezonun ilk yarısında en iyi takımlardan biriydik. Sonra ne oldu bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Efes’e kaybettik galiba ve sonra da bir ay boyunca bir daha kazanamadık. Oradaki oyuncularla hâlâ konuşuyorum. Jamon ile hâlâ konuşuyorum. Hilton Armstrong, Chris Lofton, Pat Miller… Keza Ryan Broekhoff ile de ara ara konuşuyorum. Bu oyuncuların birçoğu ile hâlâ bağlantım var. Gerçekten özel bir takımdı.”
Beşiktaş’tan ayrıldığında 27 yaşında olan Holland’ın hedefi NBA hayalini kovalamaktı. Bunu yapmanın en iyi yolunun G League’den geçtiğine inanan Holland, bir şekilde bu hayale ulaştı ve iki yıl boyunca 25 maçta Cleveland Cavaliers forması giydi.
Onun seviyesindeki bir oyuncunun böylesi dev bir hayalin peşinde G League’de beş yıl geçirdiğine kolay kolay tanıklık etmiyoruz. Holland, bu süreci şöyle açıklıyor:
“Bir noktada her sene yurt dışında oynuyordum. Bir hayalim vardı. ABD’deki her çocuk gibi NBA’de oynamaktı bu hayal. Bir noktada kendim için bu hayalin peşine düşmem gerektiğini düşündüm. Avrupa’da en üst seviyede oynamak da beni NBA’e götürebilirdi ama ne zaman? Bunu yapmanın en hızlı yolunun ve en doğru tercihin G League’e gitmek olduğunu düşündüm. Yaptığım en iyi şeylerden biri oldu bu. NBA’e çağrılacak kadar şanslıydım. Büyük bir ödülü oldu sonunda. G League’de yaşadıklarınız, seyahatler ve yaşadığınız her şeyin sonunda NBA’e gidip bu deneyimi yaşıyorsunuz. Dönüp baktığım zaman tüm bu süreçteki en iyi deneyimlerden biri oldu. Harika takım arkadaşlarım vardı. Çok şanslıydım. Harika takım arkadaşlarım, harika koçlarım ve kazanmaya, insanları daha iyiye götürmeye ve kendileri de daha iyiye gitmeye kararlı insanlar vardı etrafımda. Minnettarım onlara. Orada geçirdiğim dönem için çok müteşekkirim. Bunları dünyalara değişmem. Ben tutkulu biriyim. Şansım varsa denerim. Hayalim buydu. Tutkulu bir insanım ve bir hayalim vardı. Hayalimi gözardı edemem. Bunu kovalamasam olmaz. Ben böyle yaşıyorum. Mesele para değil. Para iyidir ama her şey değil.”
Cleveland’da Ante Zizic ve Cedi Osman ile de takım arkadaşı olan Holland, bu oyuncularla ilgili görüşlerini şöyle aktarıyor:
“Cedi Osman çaylaktı ve ben de takımdaki son oyuncuydum. G League’ gidip geliyordum. Birlikte çok zaman geçirdik çünkü NBA’de durum böyle oluyor. Birlikte çok çalıştık, bir şeyler yaptık. Onunla oynamak harikaydı. Farkın açıldığı maçlarda oyuna giriyorduk. Keyifliydi. Size üzerinden smaç basmadığımı söyletmeyin sakın çünkü kesinlikle bastım. O da benim üzerimden bastı tabii ama o günlerde birlikte oynamak çok keyifliydi. LeBron gibi bir oyuncunun olduğu harika bir takımda oynuyorduk. Keza Ante Zizic de vardı. Şimdiler Efes’e gidiyor. Bu ikisiyle geçirdiğim zaman güzeldi. Şimdi kariyerlerini ve gelişimlerini görmek de çok güzel.”
Elbette Holland’ın en çok dikkat çeken takım arkadaşı da Kral LeBron James’ti. Peki James ile takım arkadaşlığı nasıl bir histi? Holland, James’i şöyle anlatıyor:
“Açıkçası çok büyük bir oyuncu fakat normal bir insan, sıradan bir insan. İyi bir takım arkadaşı. Her zaman takımın parçası olduğunuzu hissettiriyor. Tek derdi takım. Bir de yani sonuçta LeBron James. Yine de normal bir insan. Söyleyecek çok bir şey yok çünkü o da takımın bir parçası. Tabii harika bir lider. Her zaman salonda. Benim gibi veya bir çaylak gibi kendisini kanıtlamaya çalışan oyuncularla aynı anda salonda. Bence bu, onunla ilgili çok şey gösteriyor. Büyüklüğünü ve liderliğini gösteriyor. Benden Kevin Love gibi önemli oyunculara kadar herkesle bağlantı kurma konusunda harika bir iş çıkarıyor.”
Holland, Şubat ayında UNICS Kazan’dan ayrıldıktan sonra kendisini Bursaspor ile anlaşmaya götüren süreci ve EuroCup’ta takımının yaşadığı başarıları da aktardı fakat EuroCup’taki unutulmaz başarıyı sizlerle önümüzdeki haftalarda paylaşacağımız çok özel içeriğimizde huzurlarınıza sunacağız…
Şimdilik Bursaspor ile anlaşma sürecinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor tecrübeli yıldız:
“Tabii Rusya’da olan bitenler ve EuroLeague’in kararı olmadan önce ben oynamaya hazırdım. Tam ilk maçıma çıkmadan maç iptal oldu ve biz o maçı hiç oynayamadık. Kötü şans yaşandı ve tabii savaş durumu da büyük talihsizlik. Takım arkadaşlarım Rusya’dan ayrılmaya başladı ve benim de orada kalan son kişi olmaya niyetim yoktu. Ben de ayrıldım. Bir sonraki adımımı bulmaya çalışıyordum. Çünkü ABD’ye mi dönsem emin değildim. Aslında oynamamıştım ve oynamak istiyordum. Menajerim Bursaspor’dan gelen fırsatı sundu. Pek bir fikrim yoktu ama EuroCup playofflarında ilerleme fırsatı olan bir takım olduğunu biliyordum. Menajerim takıma yardımcı olabileceğimi söyledi. Ben de benim için iyi bir fırsat olduğunu düşündüm ve oraya gittiğim zaman bunun ne kadar harika bir fırsat olduğunu da anladım. Çünkü takımın ne kadar bir arada ve iyi olduğunu görebiliyordunuz. Oraya gittiğim zaman aile ortamı vardı. Ben de buna katkı vermeye çalıştım. Mükemmel bir uyum oldu.”
Holland, geleceği ile ilgili ise net bir ifade kullanmaktan kaçınıyor:
“Neler olacak bilmiyorum. Şimdilik hiçbir şey diyemiyorum. Bunları göreceğiz. Bursa’da çok keyif aldım. Bence muhteşem geçti. Devam edersek muhteşem olur. Menajerimle ve ailemle konuşmam lazım. Bu konuyu henüz bilemiyorum. Ancak devam edersek harika olur, bunu biliyorum. Ne olursa olsun Bursa’nın kalbimdeki yeri hep özel olacak.”