Sammy Mejia “Türkiye’yi ve Bursa’yı çok seviyorum”
Yeni Dönem Gazetesi Spor Yazarı Engin Aksöz'ün Tofaş Basketbol Takım Kaptanı Sammy Mejia ile yaptığı röportajdır.
‘Kızlarım adeta Türk gibi. Penelope ile Sienna çok iyi Türkçe konuşup, yazabiliyor. Benimkisi ise idare eder. En çok kullandığım kelime ‘eyvah.’
‘Küçük bütçelerle 5 yılda iyi işler çıkardık. Takımın staffı’yla idari kadrosu mükemmele yakın. Kimyamız tutunca başarı da geldi. Kupada ve ligde final oynamak az şey değil. Bizden daha bütçeli takımlar bile bunu gerçekleştiremedi. Orhun hoca karakteri ve bilgisiyle bizim liderimiz, takımda çok seviliyor.’
‘Takım krize girince aranan isim olmama gelince. Motivasyonumu sürekli yüksek tutup, sorumluluk almak benim oyun karakterim. Başarı tek başına değil, ekip halinde iyi oynayınca gelir. TOFAŞ basketbol için çok güzel bir proje ve herkese örnek gösterilecek kadar mükemmel bir kulüp.’
‘Atatürk sevginiz beni çok etkiledi. Bir lider yıllar sonra bile büyük bir duygu seliyle anılıyorsa buna hayranlık duyulur. Türk yemeklerine ise bayılıyorum. Favorilerim kuru fasulye, pilav, köftelerinizle, İskender kebabı. Bir de süt helvası. Kaşık kaşık yesem yine doymam.’
TOFAŞ’ın krize girdiği anlarda kurtarıcı rolünde izliyoruz hâlâ onu…
Yani Sammy Jose Mejia‘yı…
Yakıcı şutu, delici penetreleri ve savunma direnciyle üstelik 37 yaşında bile ‘vazgeçilememek’ olmak, profesyonelliği dibine kadar yaşamasıyla alakalı olmalı Dominikli oyuncunun…
Kenarda biraz soluklanıp, sonra yeniden parkeye intikal etmeyi; karakteri haline getiren Mejia, yaşam biçimi ve örnek profesyonelliğiyle pekiştirdiği performansının bu yaşta bile zirveden inmemesini; ‘İşinizi severek yaparsanız, o da size ihanet etmez’ yakıştırmasıyla açıklıyor…
Sözün özü; çok özel, çok güzel, çok renkli bir basketbolcu karşımızda oturan insan…
Türkiye’yi seviyor, Bursa’yı seviyor, TOFAŞ’ı seviyor…
Bizden birisi gibi buralarda yaşamaktan asla yüksünmüyor…
O zaman buyurun röportajını okuyarak, kendisini daha yakından tanımaya…
Seni merak edenlerin sayısı bir hayli fazla. Bize kendini tanıtır mısın?
“New York Bronx 1983 doğumluyum. Kökenlerim Karayipler’de bir ada ülkesi olan Dominik Cumhuriyeti’nden. Basketbola New York Theodore Roosevelt Lisesi’nde başladım. NCAA yıllarım Chicago DePaul Blue Demons’ta geçti. Sırasıyla CapoD’Orlando (İtalya-Messina), Larissa BC (Yunanistan), Cholet Basket (Fransa), CSKA Moskova (Rusya), Banvit. Evliyim. 5 yaşında Penelope, 8 yaşında Sienna isminde iki kız çocuğum var.”
Kariyerinin büyük bölümü Türkiye’de geçti. 3 yıl Banvit’te oynadıktan sonra transfer olduğun TOFAŞ’ta 5. sezonunu yaşıyorsun. Her iki kulüpte geçirdiğin yıllarla ilgili bir değerlendirme yapacak olursan, sana artısı eksisiyle neler kazandırdı, ya da kaybettirdi Türkiye?
“Kaybettiğim bir şey yok ama kazandıklarımı sığdıracak yer bulamıyorum. Bir kere kendimle ilgili çok şeyler öğrendim. Galiba en önemlisi, ABD dışında bir ülke ile insani anlamda ilk kez bu kadar ilişki içinde bulunmak etkileyici. Türk halkı beni çok sevdi. Maçlarda, özel yaşamımda nereye gidersem gideyim çok yakın ilgi görüyorum. İnsanlarınız sıcakkanlı, dost ve iyiliksever. Ben de onlara çok alıştım. Kızlarım Türkiye’de doğdu. Türk okullarında eğitimlerine devam ediyor ve çok iyi Türkçe konuşuyorlar. Birbirinden değerli arkadaşlarım var. Kariyerim anlamında da burada geçirdiğim yıllar bana çok şey kazandırdı. Performansımı yukarılara çektim. Her maçıma daha iyi oynayıp, daha çok katkı yapmak için çıkıyorum. Mutluyum; rahatım, huzurluyum. Başka ne diyebilirim ki?..”
Kızların Türkçeyi sökmüş. İyi de konuştuklarını söyledin. Senin Türkçeyle aran nasıl?
“Fena değil. Yalnız başıma kalsam idare ederim. Yani derdimi anlatacak kadar biliyorum.”
En çok kullandığın Türkçe kelime?
“Eyvah!.. Bir şeyler olup yaşanınca ‘Eyvah’ çekiliyor Türkiye’de. Bizim takımın içinde de böyle. Herkesin dilinde bir ‘eyvah’ var… ‘Baba’yı da çok sık duyuyorum. Ama benim için en ilginci ‘eyvah.”
Bu yıl sözleşmenin son senesi. TOFAŞ’ta devam etmeyi düşünüyor musun, yoksa gelecek yeni bir telife açık olacak mısın?
“Bursa ve TOFAŞ evim gibi. Kulübüm, teknik ve idari ekiple, oyuncu arkadaşlarım, taraftar. Etle tırnak gibiyiz. Ortam şahane, hiç sorun yaşanmıyor. Ara ara küçük ölçekli sakatlıklar yaşasam da kendimi iyi hissettiğim sürece basketbol oynamaya devam edeceğim. Tabii bugünden yarına ne olur, bilemem. Gün gün gitmek en iyisi. Karar verirken, eşimle kızlarımın tercihleri de önemli olacak. Ben an itibarıyla sezonun sonunda ne yapacağımı değil, takımıma sezon içinde neler katacağımın hesapları içindeyim. Sonra konuşuruz bunları.”
TOFAŞ’ın; basketbolu bırakma kararı alınca seni takımın teknik departmanlarında değerlendirme gibi bir projesi söz konusu. Örneğin şubenin teknik koordinatörlüğü gibi. Bunu hiç konuştunuz mu?
“Menajerimiz Tolga ile (Tolga Öngören) birkaç kez konuştuk. Aramızda çok sıcak bir ilişki var ve bana sorun yaşadığım her konuda yardımda bulunuyor. Böyle bir ihtimalin söz konusu olduğunu inkâr edemem. Yukarıda da söylediğim gibi; tek başıma karar vereceğim bir şey değil bunlar. Çok fazla etken var. Eşim, çocuklarım, annem, babam. Hep birlikte basketbol sonrası ne yapacağımı konuşacağız.”
Annen, baban seni izlemeye geliyor mu?
“Annem geldi izlemeye. Babam Bursa’ya gelse de kapalı alan korkusu (klostrofobi) olduğu için maçlarla, salona gidemiyor.’
TOFAŞ’ta son çeyreklerin belirleyici oyuncusu pozisyonda bulunman neredeyse hiç değişmedi. 3 çeyrek sıkıntılı geçen oyunda hemen herkes (buna kenar yönetim de dâhil) ‘son 10 dakikada Mejia girer, sıkıntı biter’ görüşünde. Başka bir ifadeyle kafa kafaya giden maçların skorlarının belirlenmesinde kilit oyuncu rolündesin. Bu sorumluluğu sen de hissediyor musun?.. Bu kadar enerjik kalmanın sırrı nedir?
“Enerjim motivasyonumdan kaynaklı. Kendimi sürekli hazır tutarak, parkeye çıkınca en iyisini yapma çabamın karşılığı. Ayrıca bana böyle bir sorumluluk yüklendiği için de kendimi şanslı hissediyorum. Koç Ene’nin bana duyduğu güven gurur verici. Onu hayal kırıklığına uğratmamak için çabalıyorum. Her şey iyi giderken heyecan duyarım. Kötüye giderken de paniğe kapılmam. Denge kurmaya çalışırken, oyun bitmeden de asla kendimi yadırgamam.”
Ene ile 8 yıldır beraber çalışıyorsun. Nasıl bir Koç?
“Mükemmel. Çok iyi arkadaş, çok iyi bir taktisyen. Takımda bulunan herkese eşit mesafede. Ayrımcılığı olmayan, hak edene forma ve dakika veren bir insan. Onunla çalıştığım için kendimi şanslı hissediyorum.”
TOFAŞ’ın mütevazı paralarla kurduğu kadroların performansı dikkat çekici. Son 3 yılda ligde ve kupada final oynanırken, sezon sonu sıralamasında da ilk üç içinde kalmayı başardı. Yanı sıra birçok yabancı oyuncu da kariyerini burada parlatıp, Euroleague kulüplerine transfer oldu. Bunun sırrı nedir sence?
“Takım olurken, kimyayı tutturabilmek. Bir de Orhun Ene’yle idari yönetim faktörü. Hocamız yapısı gereği kolay teslim olmayan birisi. Takımını da maçlara bu motivasyonla hazırlıyor. Başarı tek başına para harcamakla gelmez. Aç oyuncu bulmak önemlidir. Bizim yönetim bu konuda güzel bir örnek. Sporda mucizeler fazla olmasa da TOFAŞ bunu yeterince başardı. Bir şeyler yapabileceğinizi göstermeniz gerekir. Kendi adıma 5 yıl içinde hep bir şeyler yapmaya çalıştım. ‘Takımıma nasıl daha fazla katkı veririm?’ bunlara yoğunlaştım. Oynadığım sezonlar içinde 2. Lig’de şampiyon olduk. Daha ilk yılımızda play-off’a kaldık. Sonra da play-off ve kupa finalleri geldi. İyi takım olmak öyle kolay değil. Kadro sık sık değişime uğrasa da yeni gelen oyuncuların oluşturduğu atmosferle takım kimyasını tutturmada başarı sağlandı. Hocamızın bizden neleri istediğini çok iyi anlattığını söylemeliyim. Motoru her zaman çalışır durumda tutuyoruz.”
Takımdaki genç oyuncular için adeta rol model gibisin. Seni çok sevdiklerini biliyoruz. Onlarla ilgili bir değerlendirme yapar mısın?
“TOFAŞ genç oyuncular için harika bir proje. Tesislerimiz, antrenörlerimiz hepsi mükemmel. Çalışma olanakları üst düzeyde, Basketbolcu olmak isteyen gençlerin mutlaka gelip, tercih edeceği bir kulüp yapılanması mevcut. Muhsin Yaşar’la, Berkan Durmaz yetenekleriyle belirli aşamalardan geçerek, takımın önemli parçası oldu. Örneğin aramızdan ayrılan Yiğit Arslan iyi bir transfer yaptı. Muhsin Yaşar artık hatırı sayılır dakikalarla parkede. Berkan da geçirdiği sakatlık sonrası toparlanınca mutlaka takıma katkısı olacak. Muhaymin’de de geçen seneye göre bayağı ilerleme var. Yeni jenerasyondan Batın Tuna özel bir yetenek ve ileride isminden mutlaka söz ettirecek potansiyelde. Üretken altyapımızdan birçok oyuncu milli takımların değişik departmanlarına seçildi. Bunların hepsi güzel şeyler. Özetlersem TOFAŞ basketbolcu olmak isteyen gençler için ideal bir kulüp.”
Bursa’da 5 yılın bitmek üzere. Şehirde gezip de en çok beğendiğin mekânla, yerler nereleri oldu?
“Tarihi Kozahan. Çok mistik ve egzotik bir havası var. Ailemin yanı sıra annem, babam da çok seviyor. Sık, sık gideriz. Türk kültürünü yansıtan mükemmel bir tarihi doku. Buraya gidince yüzyıl öncesini yaşayıp, hissediyor gibi oluyor insan. Çocuklarıma o dönemde hayatın nasıl olduğunu burada açıklıyorum. Bir de Uludağ. Teleferikle çıktık. Yeşilliği, havası; ambiyansıyla hepimizi çok etkiledi.”
Türk yemeklerine bayıldığını bilmeyen yok. ‘Gülbahçe’deki Kardeşler Lokantası’nın hastasıyım demişsin. Neleri seviyorsun yemeklerimizden?
“Kuru fasulye, pilav. İskender kebabıyla, köfteleriniz… Kuruyla pilavı her gün önüme koysalar geri çevirmem. Esnaf lokantasının et yemekleriyle süt tatlısı da olağanüstü. Hele o süt helvası yok mu!.. İnsanın ağzında dağıldıkça tabak tabak yiyesi geliyor. Yine karnımı acıktırdınız benim!..”
Basketbolda kendine idol olarak seçtiğin bir oyuncu var mı?
“Michael Jordan ile Lebron James. İkisi de karizmatik ve çok büyük oyuncular.”
Kendi pozisyonunda en iyisi hangisi?
NBA’den Lebron James, Avrupa’dan (Euroleauge) Will Clyburn.”
NBA’den ve Euroleague’den bir beş seçersen listene kimleri koyarsın?
“NBA’den bütün zamanları göz önüne alarak yapayım. Magic Johnson, Michael Jordan, LeBron James, Tim Duncan, Kareem Abdul-Jabbar; Avrupa’dan Vasilije Micic, Shane Larkin, Will Clyburn, Anthony Randolph, Walter Tavares.”
Basketbol dışında izleyip, keyif aldığın başka bir spor dalı?
“Pek televizyon izlemem. Yine de söylemem gerekiyorsa tenis ve Amerikan beyzbolu.”
Çevren seni sıkı bir Atatürk hayranı olarak biliyor. Senin duyguların nasıl Ata’mıza karşı?..
“Türkiye’ye geldiğimde ilk öğrendiğim kelimelerden birisi oldu Atatürk. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri. Ölümünün üzerinden bunca yıl geçmiş birisinin, her ölüm yıl dönümünde büyük bir coşku ve duyguyla anılması inanılmaz bir şey. Türk insanının ona beslediği sevgi beni de çok etkiledi. Büyük bir lider olduğu gibi, büyük bir yol gösterici ve devrimci.”
Biraz aykırı olacaksa da Bursa’da canını neler sıkıyor?
“Trafik sanıyorsun ama değil. Hava koşulları. Bursa’da insanlar çok sık hasta oluyor!.. Çocuklarım da öyle. Isı farkının gün içinde fazla değişiklik göstermesinden kaynaklı olmalı. Dünyada da sera etkisiyle benzeri sıkıntılar yaşanıyor.”
Bir gün Bursa’dan ve Türkiye’den ayrılmaya karar verdiğinde hissedeceklerini paylaşmak ister misin?
“Türkiye’yi çok seviyorum. Bursa’yı çok seviyorum. TOFAŞ’ı çok seviyorum. Ülke ve şehir benim hep kalbimde yaşarken, ailem, çocuklarım ve yine ben burada kurduğumuz ilişkiler için çok gurur duyacağız.”
Ağzına sağlık Mejia, buradan hiç ayrılmamanız dileğiyle seni uğurlamak istiyorum..
NOT: Röportaja tercümanlığıyla katkıda bulunan, TOFAŞ Yeni Nesil Projesi Sorumlusu sevgili dostum Serkan Ataman’a yakın ilgisi nedeniyle çok teşekkürler…